Taşköprü is a small town on the Kastamonu-Boyabat road. Its name means Stoned Bridge, and indeed a hump-back bridge spanned the river, Gökırmak (so Stone Bridge over the Blue River, what dribble). The town is pleasant, has no monuments of note, but many fine old houses, some of which are being, or have been, restored.

In ancient times a city, Pompeiopolis, stood about here, I did not bother to go and find the few remains that seem to be visitable. I did make the walk (10 kilometres up, 10 down, it could be done thanks to the people who gave me a ride in a car and on a tractor) to Kale Kapı and gave that walk a gallery within this one. It’s a Phrygian rock grave from the second half of the 5th century BC, making it the oldest of this Greek type. I must go there again though, because I utterly overlooked the animals that seem to be depicted in the front (as I read now, at home, to my shame, in a guide I did not bring).

TAŞKÖPRÜ

Taşköprü, Kastamonu-Bayburt yolu üzerinde kü çük bir ilçe. Gökırmak Nehri’nin üzerinde kambur bir köprü bir uçtan ötekine uzanıyor (yani Mavi Nehrin üzerinde Taş Köprü). Güzel bir ilçe; orada bir anıt olduğuna dair bir işaret yok ama birçok güzel eski bina var ve bunların bazıları day a restore edilmiş ya da ediliyor.

Eskiden buralarda Pompeiopolis adında bir şehir varmış. Ziyaret edilebilir gibi görünen birkaç kalıntıyı gidip bulmakla uğraşmadım. Kalekapı’ya bir yürüyüş yaptım (10 km yukarı ve 10 km aşağı; bu yürüyüşü beni arabalarına ve traktörlerine alan insanlar sayesinde yapabildim) ve bu yürüyüş için bu galerinin içinde ayrı bir galeri daha açtım. Orada MÖ 5. yüzyılın ikinci yarısına ait bir kaya mezar var; Yunan bu tip mezarların en eski örneği. Yine de oraya tekrar gitmeliyim çünkü çok önemli olarak anlatılan, oranın hayvanlarını hiç dikkate almadım (şimdi evimde ne yazık ki yanıma almadığım bir rehber kitapta okudum).
Türkçe çeviri: Melek Emir. Katkılarından dolayı teşekkür ederim.